Sanat
Ortaçağ Türk hakimiyeti devrinde sanat ve imar faaliyetini gösteren ve aralarında çoğu şahaser vasfını taşıyan mimarî, kitabe, hat, tezhib, süsleme, minyatür, çini, halı ve kilim gibi sanat eserlerini burada saymağa imkân yoktur. Kaynaklarımızın ve Nâsir-i Hüsrev (ölm. 1061)den itibaren son zamanlara kadar bir çok seyyahın görüp yazdıkları üzere, Çin sınırlarından Akdeniz'e, Oğuz bozkırlarından Hindistan ortalarına ve Mısır'a kadar uzanan geniş coğrafya üzerinde güzel ve çok kere renkli yazılı, dahilen ince süslemeli, bazıları çini kaplı saray, cami, mescid, imaret, han, hamam, darüşşifâ, medrese, hangah, türbe, künbet, şadırvan, çeşme, sebil, kale, sur, ribat ve mezar sandukasından binlercesi mevcuttur.
Anadolu Türkmen paralarındaki tasvirlerin de gösterdiği gibi, Sultan Tuğrul Bey'in Bağdad'da taç giyip kılıç kuşanması münasebetiyle, bu merasimin hatırası olarak hazırlanan tasvirli altun ve madalya ve Rey'de saray hayatını canlandıran kabartma Selçuklu devri sanatının nadir örnekleridir. Uygur Türk müziği ile sıkı alâkası bilinen Oğuz musikisi, daha sonra Mâverâünnehir, Azerbaycan ve Anadolu'da üç kol halinde gelişmiş ve Türkler'in nüfuz ettikleri yerlere kadar yayılmıştır.
Bütün bu Türk devletlerinde taş işçiliği (meselâ hemen bütün Anadolu'da bile ekol hâlinde gelişen Ahlat taş işçiliği), kuyumculuk, kakmacılık, bakır işçiliği, zırh, kemer, kalkan, mineli cam imâlâtı, keramik, yünlü, pamuklu, kadife dokumacılığı halıcılık ve döküm sanatı en zarif mahsullerini vermişlerdi ki, bunlar hâlâ Türk ve dünya müzelerinin gözde eserlerini teşkil eder.