Daha Kaliteli Hizmet için Lütfen Giriş Yapınız!!!
Daha Kaliteli Hizmet için Lütfen Giriş Yapınız!!!
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Hoşgeldiniz
 Hoşgeldin; Misafir

Toplam 0 Mesajın Var.

Kayıt Tarihin:

Son Ziyaretiniz:


5731 Gündür yayındayız
793 Konumuz var
1019 Mesaj gönderildi
25 Kullanıcımız Var
Son Üyemiz : https://progametr.yetkin-forum.com/u26
En iyi yollayıcılar
>M3LİS_ALİ<
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
Mixer_Enternasional
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
foOX
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
SmurfLette*
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
xXx-RaP
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
SheKiLL_eMocHi*
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
KeineLust
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
BaBa_YatmaZ
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
Meiste'r
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
ApoCaN_06
Sufîlik Vote_l10Sufîlik Vote_b10Sufîlik Vote_r11 
Istatistikler
Toplam 25 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: Meiste'r

Kullanıcılarımız toplam 1019 mesaj attılar bunda 793 konu
Panel





 

 Sufîlik

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mixer_Enternasional
WebmasterWebmaster
Mixer_Enternasional


Erkek
Mesaj Sayısı : 336
Yaş : 31
Yer : 'im Seni!
Hobiler : 'in Neler?
Lakap : Smile ADSL
Hangi Takımlısın? : Sufîlik Gs
Hangi Sistem : Sufîlik Yk-linux
Kayıt tarihi : 09/09/08

Sufîlik Empty
MesajKonu: Sufîlik   Sufîlik EmptyPaz Eyl. 28, 2008 12:16 am

Sufîlik
Bu itibarla Türk-İslâm devletlerinde Sûfîlere de müsamahalı davranılmış, hele bunların büyüklerine saygı gösterilmiştir. Sûfîlik, o devirde kuvvetli bir cereyan hâlinde idi. "Çoklukla birlik" veya "Varlık birliği"(Vahdet-i vücut) diye ifadelendirilen ve hususî mânâsı ile canlı-cansız herşeyin tek varlık olan Allah'da birleştiği, kâinatın Allah'ın belirtilerinden ibaret olduğu, hikmet, akıl, bilgi ve adaletin O'nun mânevî kudretinden doğduğu, en mükemmel yaratık olan insanın Allah'ın cüz'ü bulunduğu, gerçek'in akıl yolu ile edinilen bilgi ile değil, ancak sınır tanımaz his ile kavranabileceği görüşü olan Sûfîlik, Hindistan, Akdeniz ve Orta Asya fikir cereyanlarının birleşme noktası Türkistan ve bilhassa Horasan'da en canlı çevresini bulmuş ve bu durum 11. asırdan itibaren Türk-İslâm ülkelerinin türlü tarîkatlar içinde çalkalanmasına yol açmıştı.
Mü'minlere kesin şart ve kaideler hâlinde bir çok vecîbeler yükleyen Kitap (Kur'ân)dan ziyade duyguya itibar ettikleri için medreseye cephe alarak raksı ve musikiyi ön plâna çıkaran ve zaviyelerde, hangahlarda rûhanî bir hava içinde, tekellüfsüz yaşayan sûfîler (şeyh ve dervişler), İslâm dogmatizmine intibakta güçlük çeken bozkırlı Türkmen kütleleri üzerinde tesirli oluyorlardı. Aslında da kitabî din öğretimi ile vazifeli medreseler daha lâyıkı ile kuvvetlenemediği için dinî bilgiler Sûfîlik telâkkileri ile oldukça karışık bir şekilde yürümekte idi. Bu dönemin din bilginleri islâmî akîdelerle sûfîlik arasındaki çelişkiyi yumuşatmağa çalışılorlardı. Başarıya ünlü kelâmcı Gazzâlî (ölm. 1111) ulaştı. İslâm dünyasında Fârabî (ölm. 950) ile canlandığı bilinen Eski Yunan felsefî düşüncesini red ederek, dinî felsefenin çeşitli konularında yazdığı kitap ve risâlelerinde sağlam mantıka dayalı ikna edici delillerle uzlaştırmağa muvaffak olduğu Kelâm-tasavvuf yolu ile Gazzâlî asırlarca İslâm dünyasının aydın çevrelerinde çok tesirli olan İslâm sûfîliğinin esaslarını kurmuştu.
Bir yandan Haçlı ordularının sarsıntıya uğrattığı bir yandan da Bâtınî hareketlerinin yıpratmağa koyulduğu İslâm mânevî birliğini tehlikeden korumak için İslâm dünyasında bu yeni sûfîlik anlayışı ile her türlü yıkıcılığa göğüs germeğe muktedir bir rûhî huzur sağlamak maksadını güttüğü belli olan bu büyük mütefekkirin düşünceleri o tarihte bir hayatî gerçeğe uygun düşüyor, bir içtimaî ihtiyaca cevap veriyordu. Büyük çoğunluğu sünnî'lik çizgisinde olarak sûfiyane görüşlerin teşkilâtlanmasından ibaret tarîkatlar aynı mânevî sükûnu temine çalışırlardı.
Türk-İslâm devrinde yaygın dört büyük tarîkat bilhassa toplayıcı vasıfları ile mühim idiler: Abdulkaadir Gilânî (ölm. 1166) tarafından kurulup Hindistan'a ve İspanya'ya kadar yayılan Kaadirî'lik, Harezmşahlar zamanında Şeyh Necm'üd-din Kübrâ (ölm. 1221)'nın kurduğu Kübrevî'lik, Anadolu'da Muhyiddîn İbn'ül Arabî (=Şeyh-i Ekber, ölm. 1240) tarafından kurulan Ekberî'lik arasında bilhassa ikincisi, eski Türk "alp"lik telâkkilerini yansıtan "melâmeti" fikirleri ile, Türk psikolojisini oldukça tatmin edici esaslar ihtiva ediyor ve Anadolu'da İran sûfîliği yanı baskın "Mevlevîlik"e temel vermiş oluyordu.
Dördüncü büyük tarîkat olan Yesevîlik, Türkistan'da Yesi şehrinden Hâce Ahmed Yesevî (ölm. 1166) tarafından kurulmuş olup, tarîkat dili de Türkçe idi (Yesevî'nin "Hikmet"leri). Bozkırlı Türkler arasında çok sevilen Hakîm Süleyman Ata (ölm. 1186) sûfîliğe dair eserleri ile tananmış bir Yesevî idi. Yesevîlik Türkistan'dan ve kuzey bozkırlarından başka, Altun-ordu sahasında, Afganistan'da, Horasan bölgesinde yayılırken, bir yandan da Mâveraünnehir'de Nakşbendîlik (kurucusu Bahâ'üd-din Nakşbend, ölm. 1389) ve Anadolu'da Bektaşîlik ve benzeri tarîkatlerin ortaya çıkışlarını hazırlamıştı.
Türk sûfîliğinin Türk-İslâm hâkimiyeti devrinde İran sûfîliğinden daha yaygın ve başarılı oluşu onun özelliğinden ileri gelmekte idi. Tasavvufî davranışı "sanatkârane bir dünya görüşü"ne geçiş sayarak, dolayısiyle mücadeleye sırt çevirerek, onu kavimler, devirler üstü bir düşünce tarzı şeklinde kabûl eden İran sûfîliğine karşılık, Türk sûfîliği insanî doğru ahlâk ve ruh temizliğini gaye edinmiş ve bunu, eski Türk düşüncesi ile bağlantısından dolayı, vatan ve ülkü fikirleriyle kaynaştırmıştır. Bu sebebledir ki; Türk sûfîliği temsilcileri ve taraftarları yurt müdafaasında, sınır boylarında ve fütûhatta büyük hizmetler görmüşlerdir. Böylece bozkır Türk "alp"leri Horasan'ın rûhânî atmosferinde, "baba", "abdal" gibi tâbirlerle anılan Türk şeyhlerinin rehberliğinde, "alp-erenler" olarak, savaş ülkesi Anadolu'da "gazi"ler sıfatı ile vatanî vazifelerini yapmışlardır. Ancak bir kere de Anadolu'da dinî duyguları siyasî istirmara vasıta kılınarak tahrik edilen Türkmenler devlete baş kaldırmışlardır (Baba İshak'ın idare ettiği Babaî isyanı, 1329).
Baba'lar ve abdal'lar halk velîleri idi. Zihniyetleri basit bir islâmî cila altında gelişen râfızî telâkkilerden meydana gelmişti. Horasan'a inen Türk kütleleri üzerinde, yeni kültür çevresindeki islâmî akîdeler yanında, eski İran'ın Maniheizm, Mazdekizm ve Zerdüştlik gibi dinî kalıntıları ile birleşerek yeni bir mezhep hüviyyeti kazanmış olan şiîliğin tesirleri olacağı tabiî idi. Sünnîliğe aykırı inanca eğilim bilhassa halk velîleri (Türkmen babaları)nda hissediliyordu. Eski Türk davranışı kadrosu içinde ortaya çıkan bu râfızî şeyhler, dervişler, Türkmenler arasında seviliyor, sayılıyorlar, hattâ, birer sünnî müslüman olarak islâm birliğinin koruyuculuğunu yaptıklarını, şiîlik ve kolları cereyanlarla mücadele ettiklerini bildiğimiz Türkmen hükümdarları (Selçuklu sultanları ve diğerleri) tarafından yadırgınmıyorlardı.
Meselâ Tuğrul Bey, Alp Arslan, Melikşah zamanlarında Baba Tahir Uryân, Ebû Saîd Ebû'l-Hayr vb. bu türden ve itibarlı kimselerdi. Harezmşahlar devletinde bir Âhû-puş hükümdarlar nezdinde halkın sözcülüğünü yapacak kadar tesirli idi. Benzer bir sûfî de Mısır'da vardı. Hızır adlı bu şeyhe sultanlar tarafından saygı gösterilirdi.
Böylece Türk-İslâm devletlerinde bir yandan aydınlara hitap etmek ve diğer taraftan halkı temsil etmek üzere gelişen ve yayılan sûfîlik her iki cephesi ile Anadolu'da da mevcut olmuş ve bilindiği gibi orada da Türkmen babaları yanında, islâmî ilimlere vâkıf derin kültürlü sûfîler (Muhyeddin Arabî, Celâl'üd-dîn Rûmî vb) büyük rol oynamışlardır. Türkmen beyliklerinde de tasavvufî eserler yazılmıştır.

Sûfîlik Delhi Türk Sultanlığı'nda da kuvvetli idi. Ferîd'üd-dîn Evliya (ölm. 1325) ile bunun halefi "Mahbûb-u İlâhî" diye anılan Nizâm'üd-dîn Evliya (ölm. 1325) ve şair Hasan Dihlevî (ölm. 1327) devrin şöhretli sûfîleri idiler. Hindistan'da bu cereyan Hint düşüncesinde inkılâp yapmış görünmektedir. Eski canlılığını kaybederek şeklîliğe boğulmuş Brahmanizme karşı içten ve gerçek ibadeti öne süren eden sûfîlik oldukça etkiliydi. Bakhti hareketinin 14. asırdaki kuvvetli müdafaacısı Ramanand'ın şu fikirleri islâmî sûfîlik inancını yansıtmakta idi: "Herşeye hâkim olan Tanrı, herşeyde mevcut olan bir kudrettir".
15. asırda, insanların eşit olduğunu ileri sürerek, "kast" sistemini redde doğru hamle yapan Benares'li Kebîr de şöyle diyordu. "Kalb temizliği, Ganj'da yıkanmaktan daha mühimdir. Hindliler'le Türkler aynı topraktan yapılmış çanaklar gibidir". Nizâm'üd-ün Evliya'nın düşüncelelerine çok yakın olan bu görüşler sonraki Sikh inancına esas teşkil etmiştir. Karmatîler elindeki Multan bölgesinin devlete kazanılmasında çok hizmetleri geçen sûfîlerin oradaki türbelerin arasında en güzellerinden biri, Şeyh Rükn'üd-din için, Giyâs'üd-dîn Tuğluk tarafından yaptırılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://progametr.yetkin-forum.com
 
Sufîlik
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Türkiye,Türk Tarihi :: Türk Tarihi :: Müslüman Türk Devletleri :: İlk Müslüman Türk Hanedanları :: Müslüman Türk Devletlerinde Kültür ve Teşkilat :: Hükümranlık-
Buraya geçin: